Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Özel Kliniklerde Diş Hekimi Seçerken Dikkat Edilecek Konular
Güneş Sistemimiz, gezegenlerden ve aylardan kuyruklu yıldızlara ve asteroitlere kadar farklı nesnelerin bir koleksiyonunu içerir. Uzun bir süredir, Güneş’in etrafında dönen asteroitlerin üzerinde bulunan suyun zamanla buharlaşmış olduğu düşünülmekteydi. Ancak, SOFIA kızılötesi teleskopu tarafından elde edilen yeni verilerle yapılan bir araştırma, Iris ve Massalia isimli iki asteroitin yüzeyinde su bulunduğunu göstermiştir.
Milyonlarca asteroit arasında, Iris çapı 199 kilometre olan bir asteroittir ve diğer asteroitlerin yaklaşık yüzde 99’undan daha büyüktür. Mars ve Jüpiter arasındaki asteroit kuşağında, Güneş’in etrafında ortalama 2,39 astronomik birim uzaklıkta dönmektedir ve bir tam yörüngeyi tamamlaması 3,7 yıl sürmektedir. Massalia ise çapı 135 kilometre olan bir asteroittir ve Iris ile benzer bir yörüngeyi paylaşmaktadır.
Güneş Sistemi’ndeki asteroitler, bileşim ve yapı bakımından biraz farklılık gösterirler. Güneş’e daha yakın bölgelerde buz içermeyen silikat asteroitler hakimdir, ancak daha uzak bölgelerde buzlu asteroitler daha yaygındır.
SOFIA, Ekim 2020’de Ay’da da su tespit etmişti. Dr. Anicia Arredondo, Güneybatı Araştırma Enstitüsü’nden çalışmanın baş yazarı, spektral çizgilerin gücüne dayanarak, asteroitler üzerindeki suyun hacmi ve yaygınlığının Ay’dakilerle tutarlı olduğunu doğruladı. Suyun varlığı minerallere bağlıydı ve silikatlar tarafından absorbe ediliyordu.
Su dağılımını tam olarak anlamak için daha fazla analiz yapılması gerekmektedir. Ancak, bu çalışmanın ardından ekip, daha fazla bilgi edinmek için daha kaliteli optiklere ve daha iyi bir sinyal/gürültü oranına sahip olan James Webb Uzay Teleskobu’nu kullanmayı planlamaktadır.