Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Bankalar Tatil Döneminde Çalışacak mı?
Fırtınanın ve alevlerin orta yerinde, ayrı dilden ayrı dinden kardeşlik öyküleri…
Genel yönetmenliğini Nebil Özgentürk’ün yaptığı, genel koordinatörlüğünü Umur Talu’nun üstlendiği, Tilbe Saran’ın seslendirdiği, jenerik müziğini Kardeş Türküler’den Vedat Yıldırım’ın bestelediği, BAYETAV’ın (Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı) sponsorluğunda hazırlanan “Vicdanımızın Hatıra Defteri” belgeseli çok yakında gösterime giriyor.
Bir asır önceye, bir İmparatorluk enkazına, savaşın ve nefretin yıkımlarına gidelim. Büyük Savaş’a doğru, Osmanlı İmparatorluğu parçalanmanın travmaları ve nefretlerine gömülmüştü.
Bağımsızlıklar ve imparatorluktan kopuşlar…
Balkan Savaşları, Yunan Harbi…
Büyük Savaş…
Ermeni Tehciri peş peşe diziliverdi.
Etle tırnak olduğu sanılan “Müslümanlar ve Milletler”in Anadolu’daki son “bir arada yaşama” umudunu koparıp attı.
Sonrasındaki bir asır da o umudun ölümü ve dirilmemesiyle, kadim çatışmalar ve dışlamalarla, biteviye eksilmelerle akıp gitti.
Fakat bütün bunların ortasında “öteki”ni öteki görmeyenler, el uzatanlar, omuz verenler, insanlığı ve vicdanı diri tutanlar, tüm kötülükler içinde iyiliği, tüm yarılmalar ortasında birlikte yaşayabilmeyi savunan insanlar vardı. İşte biz onları hatırlayıp anlatacağız. İnsanlık ve vicdan adına hep umut verebilenleri anacağız.
“Tehcir” emirlerine uymayıp hemşerilerini korumak için kimi makamını umursamayan, kimi canını bile veren, insanlık adına doğruyu yapmak isteyen mülki idarecileri, askerleri, sivilleri anacağız.
Azınlıkta ve yalnız olsalar bile, adil ve dürüst olmak isteyenleri.
Rum komşularını koruyan Eskişehirlileri, Bileciklileri, Yunan işgal ordusu gelirken Türk hemşerilerini saklayan Sökeli Rum doktor Perikli’yi, Zileli Rumları.
Manisa Yangınında Yunan ordusundan kaçanlara kapılarını açan rahibeleri, kardeşini arayan Rum kadını koruyup Yunanistan’a iki büyük yazar armağan eden Teğmen Kemalettin’i, Benden Selam Söyle Anadolu’ya diyen Şirinceli Dido Sotiriyu ile gerçek kahramanı Manoli’yi anlatacağız.
Bütün nefret ortamlarına inat kardeşliği ve barışı, bir arada yaşamayı hayatlarının ideali yapmışların arasında; Yaşar Kemal’in köyünde, İlhan Berk ile Yusuf Atılgan’ın Manisa’sında, Toto Karaca ve oğlu Cem Karaca’nın İstanbul’unda dolaşacağız.
Balkan Savaşı, 1. Dünya Savaşı, İstiklal Savaşı cephelerindeki Kuvayı Milliyeci Mersinli Mitat Bey’in, bir arada yaşayamayan hemşerilerini hiç olmazsa bir arada huzurla yatırmak için oluşturduğu çok dinli kabristanı ziyaret edeceğiz.
Bütün acılara, gidenlere, yok edilenlere rağmen; “Cumhuriyet”i 100’üncü yıla taşıyan “değerli” şeyler arasında, onların insanlık mirasının, bugün azınlık da görülseler, kuşak kuşak günümüze kadar taşınabilmesi de yatıyor. İşte biz onları anlatacağız.
Bu öykülerimiz, en umutsuz anlarda insanlık enkazlarında umut olanlara dairdir.
Belgeselde hangi öyküler olacak?
* Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan, hoşgörüyü, birliği ve beraberliği bir arada yaşayan ve yaşatan Hatay… Büyük depremin büyük yıkımına rağmen hayata tutunmaktan vazgeçmeyen, birçok kalbi tek bir kalpte birleştirme sihrine sahip bir kent. Hatay’ın geçmişten günümüze uzanan “kardeşçe, bir arada yaşama” iradesi bir kez daha hafızalarımıza kazınacak…
* Ayvalık’tan Midilli’ye uzanan bir kurtuluş hikâyesi… 1922 Eylül’ünde, “Önüme çıkan ilk Rum kızını, kardeşim Zehra’yı öldürdükleri gibi öldüreceğim” diyen Üsteğmen Kemalettin, kardeşini arayan Rum kızı Agapi’ye yardım elini uzatır… Hayata bakın ki Kemalettin ve Agapi’yi bir araya getiren bu kardeş, Yunanistan’ın önemli yazarlarından İlias Venezis olacaktır. Ve Agapi’nin oğlu da Yunanistan’da bir dönem Dışişleri Bakanlığı yapacaktır.
* “Tehcir” ve “kırım”ın yaşandığı zamanlar… İşte o acı dolu günlerde Kütahya Mutasarrıfı olan şair Faik Ali Ozansoy, tehcir emirlerini uygulamaya karşı gelecek, Kütahyalı Ermenilerin birçoğunu kurtarmayı başaracaktır…
* Şirinceli yazar Dido Sotiriyu belki küçük yaşta büyüdüğü topraklardan ayrılıp suyun öteki yakasına geçmiştir ama… Yıllar sonra yazdığı “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” kitabının esin kaynağı, memleketlisi Şirinceli Manoli’den başkası değildir. Manoli de kuruluş ve kurtuluş zamanlarında Sotiriyu gibi Yunanistan’a göç etmek zorunda kalır. En büyük arzusu, ölmeden önce bir kez daha büyüdüğü bağ evini ziyaret etmektir. Peki, bu ziyarette neler yaşanacaktır?
* 1922 Nisan ayı… Yunan ordusu Söke’yi de işgal etmek üzeredir. Bunu öğrenen Sökeli Rum Doktor Aleko Perikli, yangın ve katliam tehlikesini Müslüman komşularına haber verecek… Ve onları bir meyankökü fabrikasında saklayacaktır. Binlerce nefret neferine karşı o vicdani ve insani seçimini yapacak, etnik kökenini değil, hemşeriliği, komşuluğu, insanlığı tercih edecektir…
* 5 Eylül-8 Eylül 1922’nin “Hârik-i Hâil”i, yani Büyük Yangını… Bu yangınla tarihinin yüzde 80’ini kaybeder Manisa ama, kentin vicdan hafızasında nefrete, şiddete karşı bir diğerinin elinden tutabilenlerin hatırası da kalır. İşte o günlere tanık olan İlhan Berk, Yusuf Atılgan ve Cemal Tollu, gördüklerini ve yaşadıklarını eserlerine de yansıtacaktır…
* Hayattayken bir arada yaşamanın kıymeti bilinmiyordu belki ama, Mersin Asri Mezarlığı’nda her dinden her etnik kökenden insan bir arada yatmanın huzuruna erişebilmişti. Onlar Müslüman, Ermeni, Rum veya Süryani, Hıristiyan ya da Musevi’ydi; aynı toprağa yan yana, karşı karşıya uzanmış, her dilden her dinden duanın ortaklarıydı. Onları bir araya getirense, bir Kuvayı Milliyeci olan Mersin Belediye Başkanı Mithat Bey olacaktı…
* Yıl 1939. Tarihin akışını değiştirecek olan 2. Dünya Savaşı’nın sesi İstanbul’dan bile duyulmaktadır. İşte o İstanbul, o günlerde farklı dilden ve farklı kültürden bir çiftin daha evlenmesine tanık olur. Erkek Azeri Alevi Mehmet Karaca, kadın ise İrma Felekyan yani Toto Karaca’dır. Tiyatro tarihimizin bu iki önemli ismi, müzik tarihimizin unutulmayacak bir ismine, Cem Karaca’ya da hayat verecektir. İşte iki etnik ve dini kimlikle büyüyen Cem Karaca, 6-7 Eylül zamanlarında neler yaşayacaktır…
* Yaşar Kemal… Yazıya adanmış, yazıya layık olmuş bir hayatın adı… Son nefesine kadar barışı ve bir arada yaşamayı savunan, hayatı romanlara, romanları hayata aktaran, edebiyatın koca çınarı… Klasikleşen eserlerini, büyüdüğü topraklardan çıkaran Yaşar Kemal’in Hemite’sine bir yolculuk yapacağız…
Vicdanımızın Hatıra Defteri… Ayrı dilde ayrı dinde kardeşlik öyküleri… Her şeye rağmen insanlığı unutmayanların öyküleri…
Vicdanımızın Hatıra Defteri-Künye
Genel Yönetmen: Nebil Özgentürk
Genel Koordinatör: Umur Talu
Seslendiren: Tilbe Saran
Jenerik Müziği: Vedat Yıldırım
Yayın Koordinatörleri: Zeynep Erpamir/Volkan Evcim
Senaryo-Tasarım: Nebil Özgentürk
Metin Araştıma-Uygulama: Umur Talu/Dr. Bengi Başaran
Kamera: Volkan Evcim/Zafer Özgentürk/Ali Çetin Kelleci